Bir önceki yazımda gayet umutlu, heyecan dolu hayallerimi paylaşmıştım sizlerle. Yazımı da ‘Bakalım hayat bize ne sürprizler yapacak?’ gibi bir cümleyle sonlandırmışım. Ben eğlenceli, mutluluk verici sürprizler beklerken; kader işte, maalesef biraz can sıkıcı bir sürpriz hazırlamıştı bana.
Bir haftalığına ailemin yanına gelmiştim. Ramazan ayını yıllardır onlardan uzakta geçiriyorum ve bu Ramazan onlarla birkaç iftar açmak istedim. Bebeğimle birlikte onların yanına geldiğimde hem benim biraz yüküm hafifler hem de eşim bir hafta evde kafasını dinler, ona da iyi gelir diye düşünmüştük. Birkaç gün öyle de oldu zaten. Kardeşlerimi o kadar özlemişim ki yapmak istediklerimizi elimizden geldiğince yapmaya çalıştık, saatlerce sohbet ettik, ki onun tadı hiç bir şeyde yok, birlikte iftarlar hazırladık, akşamları dışarı çıkıp birlikte güzel ramazan günleri geçirdik. Bebeğim diş döneminde ve uçaktan indiğimiz andan beri ateşliydi ve o ilk iki gün çok huzursuzdu. İlk günler kucağımdan pek inmek istemedi ama sonra teyzeleriyle, anneannesiyle ve dedesiyle çok güzel vakit geçirmeye başladı. Yeni kelimeler, yeni hareketler öğrenmeye başladı ve çevremizdeki kalabalık arttıkça bütün bu gelişimleri büyük oranda artmaya başladı.
Sonra kardeşimin okula dönüş günü geldi çattı. Benim gelişimden 4 gün sonra kızkardeşimi okuduğu şehre götürmek için birlikte yola çıkmaya karar verdik. Bir şeyler sebep oldu, farklı bir yoldan farklı bir gün gidelim dedik. Arada yolda durakladık, kısa bir mola verdik. Sanki bütün verdiğimiz kararlar bizi o anı yaşamaya zorladı ve maalesef yolda karşımıza çıkan köpekler yüzünden bir trafik kazası geçirdik. Neyse ki büyük bir kaza değildi. Sadece bendeki ufak tefek kırıklarla atlattık. Köpeklere de çarpmadan kurtarmıştık.
Ailemle arabadaydım sadece eşimden farklı bir şehirdeydim. O an yanımda olmaması bir yandan zordu ama bir yandan da iyi ki o arabada eşim yoktu. Bir de onun için endişelenmek istemezdim. Çünkü kendi durumumun henüz farkına varmamıştım ve en çok bebeğim için korkmuştum. O anın telaşıyla sadece onu korumak istedim, sadece onun için korktum ve bana ne olursa olsun bir şekilde hallederim ama onun başına gelebilecek en ufak bir kötülük beni darmadağın edebilir. Çünkü çok küçük, savunmasız ve kendisini ifade edemez. Neyse ki onda ve ailemde hiç bir şey yoktu. Ben de diğerleriyle birlikte arabadan inmeye çalıştım fakat inemeyince bir terslik olduğunu farkettim. Bir şekilde hastaneye gittik tetkikler yapıldı, sonuçları bekledik ve omurgamda küçük kırıklar olduğunu, ameliyat gerektirmediğini ve bir kaç ayda iyileşeceğini öğrendik. Tüm bunlar olurken bebeğimin başına bişey geldiyse ya ben farketmediysem, ya sonradan bir şey çıkarsa diye kafamda bir sürü soruyla o yatakta bekledim. Kendi durumumu öğrendikten sonra daha fazla soru kafama takılmaya başladı. Çünkü bu iyileşme sürecinde nerede kalacağım, ne kadar süre kişisel işlerimi halledemeyeceğim, ne kadar süre yardıma ihtiyacım olacak ve en önemlisi bebeğimi bu süreçte hiç kucağıma alamayacağım için onun temel ihtiyaçları nasıl hallolacak, nasıl uyuyacak, sarılmak istediğinde veya bana gelmek istediğinde ne yapacağım? gibi bir sürü şey düşünüp durdum. Rahat yürüyemiyordum, desteksiz yatıp kalkamıyordum, bir bacağımı rahat kaldıramıyordum, kişisel ihtiyaçlarımı desteksiz halledemiyordum.
Hastaneden çıktıktan sonra eşimi arayıp durumu anlattım ve ertesi gün yanımıza geldi. Onun gelmesi beni büyük oranda rahatlattı çünkü bebeğimizin tüm ihtiyaçlarını rahatlıkla hallederdi ve her kucak istediğinde ona sımsıkı sarılırdı. Benim temel ihtiyaçlarıma da annem koştururdu.
İlk iki gün babamların bir arkadaşının evinde misafir olduk. Ellerinden geldiğince rahat ettirdiler, kemik suyu kaynatıp içirmeye kadar her şeyi düşünüp bizi çok güzel ağırladılar, kendilerine minnettarım. Poliklinikteki ilk muayeneden sonra annemlerin evine geçtik.
Eşim için bir aydan daha fazla bir zaman için izin aldık ve bizim için en olumlu durum bu oldu. Çünkü kimseden isteyemeyeceğim şeyleri ancak eşimden isteyebilirdim, bir tek onun yardımcı olabileceği durumlar oluyordu. Annem, kardeşim ve eşim her sabah korsemi takıp her akşam uyumadan önce çıkardı, çoraplarımı kıyafetlerimi giydirdi, duş aldırdı, yemekler yaptılar, bebeğimizin ihtiyaçlarıyla ilgilendiler, babam sık sık bebeğimle ilgilendi, onu dışarı çıkardı ve hiç bir şeyimi eksik etmediler.
Gün geçtikçe daha iyiye gidiyordum ama yaklaşık iki hafta sonra hiç bir sebep yokken bir baygınlık geçirdim ve gözlerimi eşimin kollarında açtım. İyi ki ben yere düşmeden beni tutmuş yoksa belim daha kötü olabilirdi. Ayıldığımda bir türlü sağlıklı düşünemiyordum ve sürekli uykuya geçmek istiyordum, kendimi uyanık tutmakta o kadar zorlandım ki eşim zorla uyandırmaya çalışıyordu ama ben ne kadar dirensem de bir türlü kendime gelemiyordum. Uzun bir süre sadece tir tir titrediğimi hatırlıyorum. Üşümekten değildi, bir türlü vücuduma hakim olamıyordum. Saatler geçti ama yine de konuşmaya bile mecalim yoktu sadece gözlerimi kapatmak istiyordum zorla uyanık tutmaya çalışıyorlardı. O kadar halim yoktu ki bu neredeyse 6 saate yakın sürdü.
Bu durum beni kazadan daha çok korkuttu çünkü yakın zamanda bir kaza geçirdik, bir bağlantısı olur mu, farkedilmeyen bir şey mi oldu diye tedirgin olmuştum ama hastanede yapılan tetkiklere göre herhangi bir sıkıntı olmadığını, bir sebebi olmadığını söylediler ve taburcu olduk, eve geldik. Neyse ki sonradan bir terslik olmadı ve gün geçtikçe daha iyi olmaya başladım.
Bebeğimle hiç vakit geçiremediğim için de canım sıkılıyordu, yavaş yavaş bir şeyler düzeldikçe ağrılarım azaldıkça onunla da en azından koltukta oturmaya, orada kitap okumaya şarkı söylemeye başladım ve yavaş yavaş oturduğum yerde kucağıma kısa süreli verdiler sarılmaya başladım. Şimdilik bu kısa sarılmalarla idare ediyoruz ama iyileşince iyice acısını çıkartacağım. O da sosyalleşsin biraz, çevre ile iletişime girmeye başlasın diye bir haftalığına gelmiştik, bir aydan da fazla sosyalleşecekmiş meğer.
Yaşadığımız durum maalesef olumsuz bir durum oldu ama şükür ki dayanılmayacak ağrılar veya atlatılmayacak şeyler değil. Bunların hepsi geçecek ve düzelecek şeyler. Bazen hayat böyle planlarımızı alt üst eder ve umulmadık sürprizler çıkarır karşımıza. Benim de nasibimde bu varmış.
Bebeğim kaldığımız süre boyunca çok sayıda yeni kelime öğrendi, olaylara verdiği tepkiler değişti, gülüşü değişti, öyle güzel gelişimleri oldu ki onun adına çok seviniyorum. Çok yakınımızda olan oyun parklarına, kum havuzuna, top havuzuna gitmeye alıştı ve orada vakit geçiriyor, ben dışarı çıkamadığım için eşlik edemiyorum ama o ailemle sahile çıkıyor, yürüyüşe, parka, markete gidiyor. Hatta ilk saç kesimini burada yaptırdık, babası ve dedesiyle birlikte ilk kez berbere gitti. Bizim için duygusal bir andı. Gözüme artık bebek gibi değil de çocuk gibi geliyor. Belki bu olumsuz durumu yaşamasaydık böyle şeyler yaşamaya imkanımız olmayacaktı.
Her zaman ailemden uzakta olduğum için üzülüp birlikte zaman geçirmenin, akşamları hep birlikte sofraya oturmanın, sabahları birlikte kahvaltı yapmanın, eski günlerdeki gibi pikniklere gitmenin, bebeğimle onların doya doya vakit geçirmesinin hayalini kurardım. Başlangıcı biraz zor olsada olayların seyri giderek güzelleşmeye başladı.
Biz bir süre daha buralardayız. Süreç bize neler getirecek, daha yaşayacak ne anılarımız var bilmiyorum ama şu an sevdiklerimle birlikte olduğum için mutluyum. Git gide ağrılarım da azalmaya başladı, hareketlerimdeki kısıtlılık da gün geçtikçe azalıyor, önceden hiç yapamadığım şeyleri azar azar, yavaş yavaş yapmaya başlıyorum. Biraz daha zaman geçtikten sonra eskisi gibi olacağımı düşünüyorum. Her şey eskisi gibi düzelince güzel anılarla buradan ayrılmayı ve mutluluğumuzun daha da artmasını diliyorum. Haftaya görüşmek üzere…
Bugün, 2025’in başlarında, 25 yaşımda ilk kez yazdıklarımı paylaşıyorum ve bu benim için yeni başlangıçların ilk adımı oldu. Yaşadıklarımı, yaşamak istediklerimi, hedeflediklerimi, hayalini kurduklarımı ve başardıklarımı burada paylaşmak istedim.
Hikayeme hoşgeldiniz.
Gezmek istediğim onlarca yer, tatmak istediğim onlarca lezzet ve keyfini çıkarmak istediğim onlarca ortam var. Bazen yaptığım seyahatleri bazen tattığım lezzetleri, mutluluklarımı veya üzüntülerimi kısacası deneyimlerimi ve duygularımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben bunları hayal ederken de gerçekleştirirken de eşlik etmenizi istedim. Belli mi olur belki bir gün bir hayalimi okursunuz ve ben o hayalimi gerçekleştirirken karşılaşırız, mutluluğuma ortak olursunuz.
Hayatımın her döneminde yenilik arayışında oldum. Bazen yeni bir yer görmek, yeni insanlar tanımak, yeni ortamlara girmek oldu bazen de yeni bir bilgi öğrenmek, yeni başarılar elde etmek, yeni hobiler edinmek oldu. Yeni bir kitaba başlayarak, farklı farklı enstrümanları çalmayı öğrenerek, yeni spor dallarını deneyerek, yeni sınavlara hazırlanarak, sanat kurslarına veya workshoplara katılarak, daha önceden gitmediğim mekanlara giderek, yeni bir şehir gezerek, yaşadığım şehirlerin gitmediğim sokaklarına giderek, yeni bir şarkı öğrenerek, hayatımda hiç yemediğim yemekleri yiyerek, evimin dekorasyonunu değiştirerek, gardrobumu yenileyerek, insanlarla ettiğim sohbetlerde farklı deneyimleri dinleyerek kendimi hep tazeledim ve dolu dolu bir hayat geçirmeye gayret ettim.
Tüm bu saydıklarımın arasına artık blog yazmak da eklendi. Ben burada yenilikleri sizlerle paylaşırken acaba hayat bizi hangi sürprizlerle tazeleyecek? Bilirsiniz en büyük sürprizleri bize kader yapar :)